Sonbaharı insanlara benzetirim ben. Ne alaka ya dediğinizi
duyar gibiyim.
Sonbahar nedir? Eylül, Ekim ve Kasım aylarını kapsayan zaman
aralığıdır dimi? Yani yaz ile kış arasında yer alan mevsimdir. Ama yüzünü en
çok Kasım ayında gösterir. Sadece 1 ay süren bir haykırışı vardır benim gözümde
Sonbaharın. Mesela bir ağaç düşünün yapraklarını sarartır önce sonra iyice
kızıllaştırıp kurutur ve üzerinden atar. Yerlere serilir çarşaf gibi milyon
tane yaprak. Vardır elbet ağacın bir derdi. Tüm yıl hiç sıkılmadan sabırla
çoğaltıp yeşillendirdiği o yaprakları gözünü bile kırpmadan heba ediyorsa
vardır sebebi. Ee peki insanlarla ne alaka sonbahar diyecek olursanız onu da
şöyle açıklayım. En basitinden aşık bir insanı düşünün aşkı uğruna yapmayacağı
şey, atmayacağı adım, göze almayacağı risk yoktur. Çünkü aşık çünkü çok
seviyor. Çekirge bir zıplar iki zıplar hesabı değil bu. Kim bilir kaç yıl sürüyor birini sevmek. Bir insana nelere mal oluyor aşk ve sevgi hiç düşündünüz mü?! Yaşlanıyorsun
bir kere kırışıyor bir gün ağlayıp bir gün gülmekten cildin. Yoruluyorsun bide..
Asla yorulmam aşk yolunda her şey mübahtır diyorsun ama bir gün bir bakıyorsun
deli divane aşık olduğun insan için artık tek bir adım bile atasın gelmiyor.
Geri çekilip kaderine tamam diyorsun. Tamam yeter daha fazla üzülmek yok
diyorsun. “Vazgeçti” diyor etrafında ki insanlar bu durum için dimi? Hah işte
kendini o ağaca benzet tam da bu durumda. O da yılın 10 ayı hatta 11 ayı bıkmadan
usanmadan çiçek verecek, meyve verecek diye o yapraklara gözü gibi bakıyor.
Sonra ne oluyor? Sonbahardan medet umuyor. Çünkü, bir bakıyor o meyveler ve çiçekler
ağacı umursamıyor bile. Kimi çiçek bir vazoda kimi meyve tezgahta bir tabakta.
Ağaca dönüp teşekkür ederim diyen var mı? Peki meyve ve çiçek sizce ayrılırken
o ağaca “hoş çakal” diyor mu? Hayır demiyor. Ağaç kırılıyor bu duruma ama bunu
ne o çiçekler ne de meyveler göremiyor.. Susup içine atıyor. Ama dayanamayıp 1
aylığına da olsa “vazgeçmeyi” seçiyor. Sonra ne mi oluyor? Sonbahara kucak
açıyor, yetiş beni kurtar diyor. İşte biz insanlarda böyleyiz. Bir şey “canım
feda sana” pozisyonunda olsa bile gün gelince el mahkum deyip geri
çekilebiliyoruz. Hiç utanmadan da suçu kadere atabiliyoruz. Sonra takılıp
düştüğümüz her taşı bununla suçluyoruz.
Evet sonbahara hatta ağaçlara
benziyoruz. Ama bir farkla. Sonbahar sayılı günlerin sonunda ağaca, “ben artık
yokum sen yalnızsın ve o yaprakları yeşillendirmeye mecbursun. Ama üzülme ben seneye
yine geleceğim” diyor ve gidiyor. Ağaç ne yapıyor peki? Kendini eskisinden daha
güçlü bir hale getirip her şeye sıfırdan başlıyor. Yani sonbaharı dinliyor. Onun
dediğini yapıyor.
Peki insanlar? Hayır insanlar böyle değil. İnsanlar bencil.
Ağaç çiçeklere meyvelere kıyamayıp kendine yeniden bir düzen kuruyor. Hem de o
meyvelerin o çiçeklerin kendisini her defasında terk edeceğini bile bile
kuruyor bu düzeni. Ama insanlar öyle değil. İstiyorlar ki emek verdiğim her şeyin
bir karşılığı olsun. İstiyorlar ki sebepsiz nefes bile almayım.
Yooo öyle değil.
Bu hayatta tabiat gibi olun. Önce kendinize sonra
etrafınızdakilere karşılıksız güzellikler sunun. Kalbinizde çiçekler açtırın.
Ruhunuzda en güzel bestelerin notası dans etsin.
Bırakın artık şu sanayi hayatını. Etrafınıza bakın. Mesela
siz hiç sabahları yoldan geçen herkese tanıdık olup olmadığını umursamadan
“günaydın” dediniz mi? Ya da en son ne zaman sokakta ki bir çocuğu
sevindirdiniz? En son ne zaman annenize “seni seviyorum iyi ki varsın” dediniz.
Size değer veren insanlara hiç teşekkür ettiniz mi mesela? Ya da empati yapmaya
gerek duydunuz mu? Peki hepsini geçtim aynada en son ne zaman “HERŞEYE RAĞMEN
İYİ Kİ VARIM BE” dediniz?
Sonbahar ağaca her sene yeniden başlama şansı veriyor. Ağaç
ise bundan umutlanıp hayata yeniden başlıyor. Öyleyse ne duruyorsunuz? Hadi bu
sonbahar hepimizin olsun. Çiçekleri sadece ağaçlar değil hepimiz açalım..
Sonbahar’ı mutlu uğurlayalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder